18 Kasım 2011 Cuma

Kaçamıyorum.

İçindeyim artık dedi kısık bir sesle… Hiç çıkmamacasına… Canım yanıyordu buna rağmen sesimi çıkartamadım. Derin bir nefes verebildim sadece… “Evet” dedi, “Sende hissediyorsun”… git geller hızlandıkça daha çok canım yanıyordu ama ses edemiyordum. Bende haz duyuyordum sanırım bundan.
Boğuk bir sesle “Yeter!” diyebildim sadece… “Yeter!!!”… Duymamış olacak ki kendi duygularını tatmin etmeden çıkmaya niyeti yok gibiydi içimden. “Git artık” dedim duymadı. “Canımı yaktın” dedim umursamadı…
Duygularımın altında kalmış eziliyordum. Canım yanıyor, gözlerimden yaşlar geliyordu fakat ben ne onu, ne de gözlerimden akan yaşı, aslında içimdeki “O” büyük acıyı durduramıyordum. Belki ben de durmasını istemiyordum gizliden gizliye. Belki bunu kendime bile itiraf edemezken haz veriyordu bu acı bana da. İçimdeki narsist uyanmıştı belki de…
Çıkmalıydı artık kalbimden… Bu gitgellere dayanamıyordum. İçimdeydi evet! Kalbimin en derinlerine girebilmeyi başarmıştı sonunda  ve üzerimde bıraktığı acının da farkındaydı… Sanırım o da haz duyuyordu bu sadistlikten…
“Gitmeliyim artık” dedim … Yolun sonu.
Kalbime daha fazla zarar verdiremezdim. “Nereye” diyebildi sadece…” Nereye gidiyorsun? Daha...“ Sözünü bile bitiremeden kalktım. Ayaklarımın üzerinde duramıyordum. O birkaç saatte yaşadığım acı bacaklarımdaki bütün gücü bedenimdeki tüm enerjiyi çekip almıştı sanki…Halim kalmamıştı… Olduğu yere yığıldı bedenim.
Tek hissedebildiğim terli bedeni, hafif yaşlı gözleri ve hala ben kokan dudaklarıydı. Eli ise çıkmak istemediği kalbimin üzerindeydi. “Çok güzeldi “ dedi kısık sesiyle. “Gitme! Kal! “
Susabildim sadece… Gözlerimle onayladım gözlerini. Kalıyordum... Kalbimin tecavüzüne göz yumarak. Anlamsız şarkılar mırıldandı. Bizi anlatmış dediğine göre… Sigaradan pas kokmuş ellerini gezdirdi yüzümde… Koca bir tebessüm belirdi dudaklarında. Sararmış dişlerini görebiliyordum. Kısık gözlerini hafif ince dudaklarını. Geriye taradığı kıvırcık saçlarını.
“Soyunmak istiyorum” dedi yine aynı tonda… Çıplak ve ürkek bedenini görebiliyordum. Tam karşımdaydı. Kim bilir kaç kişi dokunmuştu benden önce. Ya o kim bilir kaç kişinin kalbine tecavüz etmişti? Beynimde ki soru kargaşasından bir anlık dokunuşuyla uyandım. Ben çıplaktım. Tüm benliğimle çırılçıplak önündeydim. Sanki ciğerlerim çıkacaktı ağzımdan heyecandan.
Çok soğuk olmalı ki içerisi hafif bir ürperti kapladı içimi. Ruhum diken diken olmuştu. Sakin ol dedi… Zaman ve mekan kavramını yitirmiş deli gibi koşuyordu ruhum bedenimin bahçelerinde başına geleceklerden habersiz….
Bu kez kısık tonla “hazır mısın?” dedi. Ben orda değildim ki! Onaylamış olmalıyım ki git gellere devam etti. Bu sefer tam içimdeydi! Evet hissedebiliyorum! “Evet “diyordu naralar atarak! İşte bu! En son kalbimin üstüne yığıldı. Çekik gözleriyle bana bakıyordu gülümseyerek.
“Aşık olmak yok” diyordu saçmalarcasına… Demin tecavüz ettiği kalbe hemde… Sigara yakıp bana uzattı. Kalbimin her yerinde onun parçaları vardı. Dilinden dökülen kelimeler saçılmıştı kalbimin heryerine…
İstediğim tek şey duş almaktı. Senden, teninden, kelimelerinden arınmak… Vücudumda,kalbimde bıraktığın lekeyi, kokunu temizlemek  istiyordum, dokunuşlarından kaçmak istiyordum … Ama Gidemiyordum. Boşluktaydım…. Ana rahminde bir bebek gibi savunmasız, kıvrılmış düşüyorum sadece…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder